English version
Türkçe
02-Oca-2007 -- Erdemli'den sağa kuzeye dönen manzaralı asfalt yol bizi Güzeloluk'a iletti (1400 m). Güzeloluk'tan sonra Toros Köyü tabelasından sağa dönerek yükselmeye devam ettik. Bir süre sonra köyü geçip 2000 metre yükseklikte alabildiğine geniş bir platoya vardık. Arazi her biri 300-400 yıllık Ardıç ağaçlarıyla kaplıydı. Haritamızda gözüken yoların gerçekte varolmadığını anladık. Bir defa daha haritamızın ihanetine uğramıştık. Hedefe yaklaşabilmek için bir çok bozuk yola girmek zorunda kaldık. Ancak yollar ya bitiyor ya da arabamızla gidemeyeceğimiz kadar bozuluyordu. Doğrusu bu faaliyet Derya için iyi bir ileri sürüş teknikleri pratiği oldu. 1 saat kadar bu şekilde oyalandıktan sonra hedefe 8 km'den daha fazla yaklaşamayacağımızı idrak edip arabayı parkettik.
Saat 13:00'da hedefe doğru yola koyulduk. Daha önce kimsenin ayak basmadığı bu ıssız ve çorak topraklarda ine çıka hızlı tempomuzu hiç bozmadan yürüyorduk. Yüzlerce kilometre uzanan arazide bizden başka kimsenin olmadığı gerçeğiyle ürperiyorduk. Yolumuza kah büyük çöküntü ovaları, kah mağaralar, kah da kayalık uçurumlar çıkıyordu. Doğrusu ikimiz de daha önce bu kadar ilginç bir yer görmemiştik. Faaliyet boyunca ülkemizin güzellikleriye büyülenmiştik ancak burası hepsinden de güzeldi. Her yerde yörenin eldeymemişliğini ispatlarcasına yüzlerce deniz kabuğu fosili vardı. Ardıç ağaçlarıysa ilginç şekilleri ve yorgun gövdeleriyle ortama ayrı bir güzellik katıyorlardı. Aceleden yanımıza su ve yiyecek alamamıştık. Bir süre sonra kan şekerimiz düşmeye başladı. Kar yiyerek susuzluğumuzu gidermeye çalıştık. Hedefimiz artık bir dayanıklılık testine dönüşmüştü.
2 saat 15 dakikalık sıkı bir koşturmacanın sonunda noktaya varmayı başardık. Hayatımızda gördüğümüz en güzel gün batımını fotoğrafladıktan sonra artık karanlıkta ilerliyorduk. Dört buçuk saatlik idmanın ardından arabamız uzakta göründü. Yorgun ama mutluyduk; nihayet bir günde üç nokta yapma hedefimize ulaşabilmiştik. Güzeloluk'a doğru neşeli müzikler eşliğinde inerken ikimizin de aklında kıymalı pide ve ayran yemek vardı.
Güzeloluk'ta lokanta olmadığı gerçeği yüzümüze bir tokat gibi çarptı! Aldığımız bir tarifle bildik kaybolma klasikleriyle Kırobası'na kestirmeden vardık. Buradan inanılmaz derecede virajlı bir yolla Mut'a vardık. Geç kaldığımızdan tüm lokantalar kapanmıştı. Hayal kırıklığıyla Ermenek'e devam etmeye karar verdik. Yolda derme çatma bir lokanta bulup kıtlıktan çıkmış gibi sac tava yedik. Arabayı biraz daha ileride manzaralı bir uçurumun kenarına parkedip yine koltuklarımızda uykuya daldık.
- İrtifa: 2200 m
- Arabayla diğer hedeften gelinen mesafe:?
- Sıcaklık: -8°C
- Toplam yürünen mesafe: 17.4 km
English version
02-Jan-2007 -- Continued from 37N 35E.
We drove past the chaotic city of Mersin and after a while took the right turn from Erdemli aiming at Güzeloluk. We again turned right to fall into the Toros village road. We kept going and after a while an almost flat and wild plateau at 1800 m greeted us with its old majestic juniper trees. Whilst looking for a suitable road to reach our intersection as close as possible, we realized our map was very inaccurate giving misleading information. That was a big deal as we couldn't get any nearer than 8.5 km.
We'd already wasted an hour trying to find a way but all the attempts ended up in a failure. It was better than nothing that we quickly packed our rucksack and began a rapid steady pace trek against the time on these remote territories. Although the highland looked almost flat, upon entering into details we saw it wasn't the case. The wise junipers were as if staring and we picked up a lot of fossil stones on the ground, which proved that no one has ever been before in the region. It was a kind of creepy feeling being alone within the 100 square kilometer area, but we were committed to make it there without any hitches, thanks to our solid outdoor experience. We spent a good two hours advancing up and down on the highlands. The point was discovered at the edge of a former lake depression and we believe it could be recorded as one of the loneliest Confluences on earth.
Were we done? Not yet, we were afraid, as we had to cover the same distance back to our car. We witnessed the most beautiful sunset we have ever seen in our life times. All colors from red to yellow orange to purple were in an array above each other. That unbelievable occasion distracted us from picture taking until it finally got dark. Afterwards we were walking in the dark and Derya was ahead as always, leading us the back to the civilization.
"17 km", said Derya when our car's cat eyes reflected our headlamps. We were totally run out of energy, because it was a hectic day and we did not take any food and water with us on the way. It was a well earned Turkish pizza with minced meat and 'ayran' (yoghurt drink) supper dreamed in both of our minds, but soon we were going to find out there was no open restaurant at that time of the day in the rural country. Our next aim was lurking above Ermenek. As a matter of fact we were going to get headed there for an overheard nice simple restaurant on the way where we might find good food. So was it, we found the place and having impatiently waited for our meals, we jumped onto whatever we see on the table, a situation of which must have made them think we were about to die of starvation. We parked the car near the road and fell asleep in our seats for a good night's sleep.
Continued at 37N 34E.